Kaleler Fetih Edilmek İçin Yapılır

 Biraz felsefi bir konuda girelim... Bir süredir düşünüyorum, özellikle vizyonunu çok sevdiğim, lider olarak hayranlık duyduğum Fatih Sultan Mehmed ve İstanbul'dan sonra, İstanbul'un fethiyle birlikte düşünüyor ve gündelik hayatta siyaset, iş hatta kadınlarda dahi düşünüyorum. Felsefi bir yazı olsun...

İnsanlar kaleleri "fetih edilmemesi için" yani aşılmaması için yaparlar değil mi? Belki insanlar penceresinden doğru ancak ben kalenin kendisinin bir ruhu varsa, içten içe fetih edilmek için yapıldığını düşünüyorum. Kısaca nedenlerini anlatayım.


Savaş tarihini severim, kalelerin gelişmesi, stratejiler. Önce tahtadan başlar ve İstanbul gibi bir müthiş yapıya kadar ilerler. Sıra sıra duvarlar, burçlar, önünde sular, özel kapılar, savunmak için okçu kuleleri, yağlar... Yıllar boyunca gelişim sergilemiş ve bir noktadan sonra önemi kaybolmaya yüz tutsa da, 100 yıl öncesinin savaşlarında dahi yine savunulacak mevkiler olarak artık eskisi kadar önemli değil.

Kaleleri ve surları biraz kadınlara, biraz insan doğasına benzetiyorum. Kurtuluş Savaş ve sonrasındaki Millî Mücadele dönemi ya da 2nci Mahmud reformları veya büyük liderlere baktığımızda, yaptıkları yenilikleri halkın isteği değil genelde "halka rağmen" yaptıklarını görüyoruz. Bu durumu da en güzel Henry ford açıklıyor: "müşterilerime ne istediklerini sorsaydım, muhtemelen daha hızlı bir at isterlerdi" diyor.

Vizyoner insanlarla toplum arasındaki durum bu olduğu gibi, erkek-kadın ilişkisinde de durum budur. Ben buna benzetiyorum. Araba almaya, beyaz eşya almaya gidecekseniz, "almak için gitmenize rağmen" içinizdeki şüpheci yan ortaya çıkacak ve satıcı bunu kırmak için uğraşacaktır. Belki insan doğası bu.

Kalelerde, surlarda ise bu durumu yararlı buluyorum. Aslında bir bölüme kadar insan ilişkilerinde de böyledir. HAK EDEN ALIR! İstanbul gibi bir şehri fetih edecek insan, ancak Fatih Sultan Mehmed gibi birkaç dil bilen, sanatla uğraşan, bilimsel düşünceye sahip, vizyoner bir lider olmalıydı. Her gelen İstanbul'a giremez, bu yağmadan kurtulmak için İstanbul kendi savunmasını geliştirmek zorunda.

**

Ülkemize baktığımızda, Fransa'daki gibi aydın sınıfı bizde yoktu. Halk bu aydınlara destek vermedi. İngiltere'de ise 1299'dan (Magna Carta anlaşması) itibaren kral "kendi isteğiyle" yetki ve sorumluluklarını halka devretmeye başladı. Evrim var. Evrimin olduğu yerde devrim olmaz. Ancak Fransa ve Türkiye'de evrim yoktu, krallık çökmesine rağmen değişmeyi istemedi. Yüzlerce yıl sorunlu yönetim sergilediler. Adam kayırma, liyakatsizlik, adaletsizlik, bilimden uzaklaşma vardı. Haliyle devrim oldu.

Fransa'da aydın sınıfı varken, Türkiye'de sadece askerî kesim aydın sınıfı olarak kabul edilebilir. Haliyle aydın sınıfı yoktu. Millet zaten savaşlardan bunalmış, okuma yazma bilmiyor, perişan durumdaydı. Atatürk, Fransız Devrimini ve sonrasında yaşananları (Napolyon'un hatalarını) çok iyi görmüştür. Fransız Devriminden sonra çok sancılı süreçler geçiren Fransızlar, Napolyon'un despot liderliğine kadar epey sorun yaşadı. Napolyon SAYESİNDE devrim oturdu ve Avrupa kıtasına liyakat, cumhuriyet gibi kavramlar yayılmaya başladı.

Türkiye'de 1925'te referanduma gidilse, halk belki tekrar hilafet istenecek, saltanat istenecekti. Atatürk'ün yanındaki bazı paşalar dahi bunları istiyordu. Atatürk, epey büyük uğraşlar vermiştir. Hatta Celal Şengör'ün "Köy Enstitüleri" programını mutlaka izleyin. Atatürk'ten sonra gelenlerin vizyonları ise Atatürk'ün yaptıklarına dahi erişemediğinden, sonrasında git gide kötüleştik.

**

Konuya geri dönecek olursak; kadın-erkek ilişkilerden satış ve pazarlamaya, ve hatta siyasete kadar gördüğünüz üzere bir dirençle karşılaşmak oldukça normal. Bu dirençten yakınmak, insanları aptallık, cehaletle suçlamak yerine; bu kale nasıl fetih edilir diye plan yapmak doğrudur. Flörtünüzün direnci, satış yaptığınız kişinin şüpheleri veya değiştirmeye çalıştığınız halkın bağnazlığı... Hepsini kırmak SİZİN GÖREVİNİZ! Kızmak, söylenmek sadece zayıflıktır.

Biz bu kaleyi fetih edecek maskülen anlayışa, iradeye ve donanıma sahip olana kadar; kendimizi geliştireceğiz.

Esen kalın





Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Erkeğin Öğrenmesi Gereken 100 Şey - Sorumluluk Almayı Bilin!

Feminizm Maskülenizm: Toplumu Kim Neden Bu Hale Getirdi?

Mağduru Oynama! Hayatın Senin Elinde