Sokakta Yetişenler ve Günümüzdeki Nazlı Şikayetçi Erkekler

1989'da doğdum ve 1995'e kadar (bazı bölgelerde biraz daha geç olabilir), gençler sokaklarda oynardı. Sokaklar, internet gibi değil. Andrew Tate'in "Andrew internet nesline sesleniyor" videosunda bunu güzelce açıklamıştı. Elbette "polisin girmediği(!)" bir sokakta, çete savaşlarının ortasında kalmadım çok şükür anca sosyal medya ve akıllı cihazlar öncesi dönemde sokakta arkadaşlık, gruplaşma, kavga, dinamikler ile ilgili süreçleri öğrendim ve günümüzde çocukların algıladığından epey farklıydı.

Zorbalar vardı, zayıflık gösteremezdiniz. Birisine saygısızlık yaptığınızda, dayağı yerdiniz ya da dayak atardınız. Dayak atabilenler, karakterli değilse zorba olurdu. Bir de bu dengeyi sağlamış mahalle abileri vardı... Farklı dinamikler...

Şimdi ise herkes, internetteki anonimliğin arkasına sığınarak ağız dolusu küfür yazabiliyor. Kutuplaşmaya müsait halkımız, akla gelebilecek en boktan konuda en az 2'ye bölünüyor. Konu bizzat bok bile olsa; rengi, dokusu, kokusundan dolayı 5'e bölünüp, birbirini vatan hainliği ile suçlayacak değişik bir topluma dönüştük.

30 yaşından sonra bazı şeyleri daha iyi anlamaya başlıyorsun ve bahsetmek istediğim konu da özellikle yeni nesilde mevcut olan nazlanma, yavaşlık, ürkeklik... Bunu aşağılamak ya da eleştirmek değil, tam tersine yardım etmek, farklı bir görüş sunabilmek için anlatacağım.

36 Boys'u anlatacağım


 

Kolay Hayat Görüşü : Kötüler ve İyiler

Tam olarak filmlerde, romanlarda ya da küçükken dünyayı gördüğümüz gibidir. İyiler vardır; yardım ederler, sakinlerdir, ilişkilerde "romantik filmlerdeki" tiplerdir. Bir de kötüler vardır; silah kaçakçısı, çete üyesi falan ya da işteki o iğrenç ve kötü müdürünüz/patronunuz vardır ya da 45 yaşındaki zengin adam 25'lik kızla takılır... Ne kadar kötü vay vay vay!!!

Ben de böyle düşünürdüm, kırmızı hapı almadan önce, hayatın gerçeklerini görmeden hemen önce...

Eğer siz de böyle düşünüyorsanız, hayat sizin için mükemmel derecede basittir. İyiler var ve kötüler var. 31 yaşında askere gidince farklı şeyleri görmeye başladım. Döndükten sonra ticarette farklı şeyleri gördüm, kırmızı hapla birlikte olaylara daha farklı bakmaya başladım. Şu an "çete, suç" gibi bir anlamda kötü biri değilim ya da insanlara kötü davranmıyorum ancak birçok insan, bazı fikirlerimi "kötü" görecektir. Acımasızca bulabilir. Bunlara da geleceğiz...

El Bebek Gül Bebekler ve Hayatın İçinden Gelenler

Bunu askerde gördüm, bizzat fark ettim. Askerde komutanlar üniversite mezunu arıyor. Bazı işleri kurtaracak adamlar arıyor. Son aylarıma doğru ben de yetiştirebileceğim işleri yapacak gençler gelse de biraz daha iş yükünü devretmeye başlasam diye düşünüyorsun.

Son birkaç ay kala, eli dövmeli bir çocuk geldi, arıza imiş biraz. Bize patladı. Başta çocuk tartıştı, kavga çıkartıyor falan. Birkaç olayda ben de olayı örttüm. Toparladım, kimseyi yakmadım. Yani çocuğun askerliğini mi uzatsak falan şikayet edip diyorlar da uzasa ne olacak? Sonra çocukla muhabbet etmeye başladım. Çocuğu mutfağa verdik, çocuk her yeri çamaşır suyu ile yıkıyor. Takıntılı. İşini pırıl pırıl yapıyor. Süper. Çocukla konuştuk, hayatta bazı işlere bulaşmış, buradan yazmayacağım. 

Olay oluyor, komutanlar biraz dürteliyor, çocuk sıkı, kimseyi ispiyonlamıyor, çözülmüyor. Konuştuk, abi dedi polis beni sorguluyordu, alışkınız. Baktım çocuk gerçekten sağlam, hayat anlamında sağlam. Böyle en az 12-13 kişiyle kışlada tanıştım. Bildiğiniz "suçlu", "kötü" diyeceğiniz ve ilişki ya da astlarına davranışları değil; illegal olarak da suçlar yapmış çocuklar... Hepsi karakter olarak sağlam.

Bir tanesi vardı mesela, hırsızlık yapıyor. Binadan ayakkabılarınızı, motoru, bisikleti çalan var ya hah bu çocuk. Çok da sevdim hepsini iyi çocuklar ama niye böyle işlere bulaşıyorsun oğlum dedim; abi dedi bizim mahallenin normali bu. Abim bu işi yapıyor, arkadaşlarım bu işi yapıyor. Bir iki kez kalfalık vs için uğraşmış ama olmuyor, temiz hayata yönlendirmekte güçsüz kalınıyor. Tabii onların da kolayına gelebilir, bunu tartışabilirsiniz.

Çocuk Yetiştirmeyi Bilmiyoruz

Öte yandan birkaç ay sonra üniversite mezunu geldi. Oh dedim. Yahu komutanlar höt diyor, çocuk sökülüyor. Veya acemilik için gelenler var, bakıyorsun sudan çıkmış balığa dönüyorlar. Hayatlarında aile dışına çıkmamışlar ya da sadece üniversiteye gitmişler ama el bebek gül bebek yetişmişler.

Bizim Türk ailesinde doğan bebek yapısı şöyle:

Baba eve malzemeleri getirir, anne yemeği yapar, ninesi yedirir, halası ağzını siler, dedesi de sonrasında "aferin benim çocuğuma" diye yemek yediği için ÖDÜLLENDİRİR(?) elinden tutup dondurma almaya bakkala götürür. 

Çocuk enerjisini atamaz, sokağa çıkamaz. Zaten baba desen feminenleşmiş, erkeksiliği yok. Dolayısıyla ailede disiplin yok, çocuk zırdeli gibi. Adını da hemen  koyuyorlar: "bizimki çok hiperaktif!". Hiperaktif değil ablacığım, disiplinsiz, kuralsız bir zır deli. Şımarık yani. Nedeni de senin erkeksileşirken, eşinin kadınlaşması! Maskülenliğini kaybetmesi.

Çocuğa bakıyorsun evde deli gibi koştururken şak kafayı masaya vuruyor, duvara vuruyor. Aile gelip "al sana masa, al sana duvar" diye dövüyor. Ne oldu? Suç deli dana gibi koşturan çocukta değil, duvarda, masada. Büyüyor, söylenen erkekler ortaya çıkıyor. Ben de eskiden böyleydim: eğitim sistemi suçlu, öğrenmenler suçlu, müdür suçlu, patron suçlu, bürokrasi suçlu, iktidar suçlu, muhalefet suçlu... Etrafındaki herkes suçlu ama bir tek sen sütten çıkmış ak kaşıksın değil mi?

Sorumluluk almayı bilmiyoruz, kolayımıza geliyor. Masaya kafayı vurduğunda masayı döven ailede, sorumluluk almayı bilen çocuk çıkmaz.

Bakıyorum, havalimanı ya da Antalya vb yerlerde yabancıların çocukları düşüyor, bakıyorlar sadece, izliyorlar, kalk diyorlar. Bizimkilerin çocuk bir düşüyor, çığırtgan anne, "ay ay ay yavruuğğğm bir şey oldu mu ayyy, gel öpeyim"... Ya abla bir dur! Hiçbir şeyi yok, sen bağırıp çığırdığın için çocuk ağlamaya başlıyor.

Yumuşayan Nazlı Bahaneci Erkekler

Feminizm adı altında başlayan, lgbti ile birleşen ve sosyal medyanın da ekmeğine yağ sürdüğü birtakım hareketler sonucunda erkekler git gide duygusal, kırılgan, söylenen tiplere dönüştü. Ne yazık ki böyle olduk (ben de dahil). Neyse ki Newton yasaları açık, sosyal bilimlerde de geçerli; etki tepki. Yani her etkinin zıt yönde ve eşit kuvvette bir tepkisi vardır. Sosyal konuda da er ya da geç olacaktır. 

Andrew Tate'in bu kadar patlamasının nedenlerinden birisi de batının aklını kaybetmiş gibi lgbti dayatması ve feminizm adı altında alenen erkeklerin aleyhinde adımları atmasıdır. Yani batıda böyle hareketler olmasaydı, Andrew Tate ya da kırmızı hap bu kadar ilerleyemezdi.

**

Ne yazık ki sürekli söylenen, hakkını dahi savunamayan erkekler ortaya çıktı. Otobüste cinsel organını çıkartıp pet şişeye tuvaletini yapan Suriyeliye, kadın tepki gösteriyor. Erkekler izliyor. Kadın bağırınca erkekler tutup Suriyelileri atmak yerine şoföre şikayet ediyorlar. Görüntüleri görmüşsünüzdür. Şoför Allah'tan delikanlı, sağlam. Bizim grupta muhabbeti dönünce "kaybedecek bir şeyleri yok, bıçak çıkartırlarsa" diyenler oldu... Yaaa işte toplumu korumakla yükümlü, savaşlara katılan, dağda bayırda avlanan, dövüşen o erkekler dönüp dolaştı; evde cips ve kek yerken CS GO oynayan, "aman bulaşmayalım" diyen tiplere geldi.

Adama diyorum ki kardeşim erkek adam silah kullanmayı bilmeli; yarın deprem olur, ailenle hayatta kalırsın, yağmacılar gelir ve aileni, mahalleni korumak zorunda kalırsın. Ya da işgal olur (Kurtuluş Savaşı'nda gördük) veya Ukrayna'daki gibi savaş olur, iç savaş çıkar (15 Temmuz'da gördük), kolluk kuvvetleri yardımına GELEMEZ! Aileni ve vatanını ekmek bıçağı ile savunamazsın. Hiç yoksa airsoft al, poligona git. Yaşında 25'i geçtiyse (bazı şeylerin bilincindeysen) evinde av tüfeği ya da tabancayı ruhsatlı şekilde al. Bunu deyince anladıkları ne? "Silahı alıp belime takayım, gezeyim, Suriyeli mi avlayayım?". 

Kardeşim öncelikle taşıma ruhsatını herkese vermezler, alamazsın bu bir. İkincisi, deprem sonrası yağmaya karşı mahalleyi savunmak, işgal ve savaşta ülkeni savunmakla bu dediğin bir mi? Üçüncüsü de silah karşıtlarına "bireysel silahlanmaya hayır" diyor. Arkadaşım zaten mafyalar, gangsterler kaçak silah alıyor, yasak olsa da alacak. Bırak da evimde kendimi savunacak silahım olsun!

Dövüşmeyi bilmeyen, çatışmadan korkan tabii ne hikmetse internette herkese küfürler yağdırmaktan korkmayan gençlik... Bir aylık maaşıyla iPhone, 9 ayık maaşıyla ikinci el araba alabiliyor diye ülkeyi terk etmeyi düşünen gençlik..

Ülkedeki Durum

Antalya bölgesini Ruslar ve Ukraynalılar ele geçirmiş. Size sosyal medyada paylaşılan bir yazıyı paylaşıyorum, internette yayınlandı ama kullanıcı adını ben siliyorum:

Okuyamayanlar için:

Bunlar daha iyi günler dün gece şahit oldum 5M Migros'un karsisinda Volvo jip ile makas atan bir Rusa Antalyalı bir genç arkadan çarpti. Rus sinyal vermeden makas atarak gittigi için hatalydi ama bizim arkadas arkadan çarptığı için tabi biraz gerginlik oldu 10 dakika içinde Rus arkadaslarını çağırdı. Belki on kişi, dev gibi arkadaşları toplandi ve bizim Türk cocugunu aralarina aldilar. Benle bir kaç kisi zor kurtardik Ve aynen su cümleyi kullandi içlerinden Türkçe bilen bir tanesi: "siz savasmak isterseniz biz haziriz anlasmak isterseniz de haziriz burasi bizim ülkemiz". Bu kimligi 100 bin$ verip aldiklarinida söylediler çok acidir ki önümüzdeki aylarda daha da kötüsü olacak ve biz kendi ülkemizde kendi sehrimizde yabanci olacagiz

 

Çekingen Korkak Yavaş Gençlik

Spor yapacak, 40 takla atıyor. "Önümüzdeki ay, okul başlayınca"... 2-3 ay geçiyor, bazılarına soruyorum, başladın mı diye; "abi başlayacağım, düşünüyorum, karar veremedim, evde mi yapsam"... Yahu kardeşim spor salonu yok, param yok gibi bahane üretme. Calisthenics denilen beden ağırlığı ile bir şeyler yapabilirsin? Yap o zaman? Yok, o da yok. En azından vücudun toparlansın. Isın, sonra şınav ve mekik, ardından squat. Ağırlıksız. Biraz vücudun toparlarsın.

Dövüş sporundan korkmaları hele! Aman burnum kırılırsa, aman dudağım patlarsa... Yahu benim de başta patladı, buz koyuyorsun, 2 günde geçiyor. Sağlam bir salona gideceksin; kask, kaval koruyucu, dişlik falan taktırsın hoca, bam güm daldırmasın, teknik çalıştırsın grupla. Burnun kırılmaz, gittiğim yerde 3-4 yıllık çocuklar var, sağlamlar, sert de dövüşenler var, hiçbirinin burnu kırılmamış. 

Korkmaktan, düşünmekten adım atamıyorlar. Gidip boks/kick boks salonunda bir ders izleyeceksin, sonra 3-4 tane yere de bak. Sağlam hoca olsun, korumalıkları taktırsın, antrenör olsun, küçük yaştan beri yapsın. Git orada öğren.

**

Spor yapmaya,
Sağlıklı beslenmeye,
Dövüşmeyi öğrenmeye,
Dil öğrenmeye gelince işleri ağırdan alıyorlar.

Ticarete atılıp hemen zengin olsun istiyor, 5 ayda boksu öğrenmek, 3 ayda İngilizce konuşmak istiyor ama her gün çalışmak istemiyor, düzenli çalışmak istemiyor. OLMAZ! 2 yıldan önce, öğrenmek istediğiniz şeylerin temelleri OTURMAZ!

Askerde yaşım büyük olduğu için refakatçıydım. Silahın yanında duruyordum. Bazı çocuklar titriyordu, silah sesini duyuyor titriyor, omuzu çıkar diye panik yapıyor... 


Fotoğraf, Erzurum - Karaçoban'da, yıl 2001-2002 civarı. Yaş olarak 11-12 yaşlarındayım. Küçük yaştan beri tabanca, tüfekle atış yaparım. Ailem sağ olsun gösterdi, eğitimini verdi. 7-8 yaşında gokarta başlamıştım, 11-12 yaşlarında araç sürüyordum (boş yerlerde), yine boş arazilerde tüfek atıyordum. "Aman çocuk" demediler. Bu sayede yonca gibi 3 mermiyi de aynı yere yolladım. Mavi olan ilk atış. Sonra ayar yaptılar ama refakatçıydım, son attım, komutanlar "hadi hadi" dedi, ayar sonrasında acele ettim. Yoksa 3'ünü yakın denk getirirdim:


Spor yapıyorum, kick boksa gidiyorum; dayanıklıyım, kondisyonum yüksek, tüfeği iyi kullanırım (tabancayla bir süredir atmadım, nasılım bir şey diyemem şimdilik), arabayı iyi kullanırım, odun falan iyi keserim... Yani savaşta benimle cephede olursanız, sağlam şekilde ilerleriz. Ya ortalam bir Türk ile? Avrupa'nın en obez toplumuyuz, dünyada 7'den 3'e çıktık diye haber vardı. Ne yapacağız?



Sokaklarda Hayatı Öğrenenler : 36 Boys

Bu aralar Telegram grubumuzda Massaka, 36 Boys, Killa Hakan'ı falan anlatıyorum. Çünkü Massaka sağlam birisi. Vereceğim birkaç önemli şeyi.

2'nci Dünya Savaşı sonrasında Almanya dümdüz oldu. Stratejik olmayan bölgeleri bile Amerikalılar bombaladı. Taş üstünde taş bırakmadılar. Sovyetler de aynı şekilde. Berlinde Bir Kadın filmini izleyin (Ein Frau in Berlin). Savaşın acı yüzünü de anlatır ve yaşananlar bunlardı. Tabii kazanan ve güçlü olduğunuz ve şeytan(!) Nazilere karşı olduğunuz sürece tecavüzün ya da sivilleri bombalamanızın bir mevzusu olmaz.

İkinci Dünya Savaşı sonrasında işçiye ihtiyaç vardı. Almanya, Türkiye'den "geçici" işçi çekti. Türkleri duvarın dibine yerleştirdi, gettolar, kenar mahalleler. Kaçanlar orada, her şey orada. Derken 1989'da duvar yıkıldı, birden Türk mahalleleri, Berlin'de ortada kaldı. Duvar yıkılınca Ruslar, Çeçenler, Araplar falan geldi. Gerçekten sorunlu tipler geldi ve Almanya'da 1990'larda Nazi hareketi ve ırkçılık tekrardan yükseldi.

Kurumsal ırkçılık başlıklı yazıyı okuyabilirsiniz. Türklere karşı çeşitli hareketler başladı. Kadınlar taciz ediliyor, çocuklar dövülüyor, işyerleri yağmalanıyor ve yakılıyordu. Türkler ÖLDÜRÜLÜYORDU!

Sabahın köründe, sarhoşlar tarafından ırkçılığa maruz kalan işçi Türkler... Hani şu an "Alamancı" dediğiniz adamlar var ya, yaşadıkları bunlar! İşyerinde aynı şekilde. 

Anne ve baba işteyken, çocuklar okuldan geliyor, sokaktalar ama ailesi gibi onlar da ırkçılığa maruz kalıyorlar. Dazlak hareketleri artıyor. Bizimkilere bulaşıyorlar. Bizimkilerin ikinci ailesi kendileri oluyor. Birlikte dolaşmaya başlıyorlar ve bölge kodu olan 36'dan, 36 Boys'u kuruyorlar.

Önce dazlakları kırıyorlar. Dazlaklar bitince diğer Arap, Rus, Çeçen vs çetelerle mücadele. Onları da pataklıyorlar. İçeri girenler oluyor, polis şiddeti falan gırla; Alman devleti, her yerde olduğu gibi Türklere yapılanlara yine sessiz kalıyor. Ardından motosiklet çeteleri falan...

36 Boys, Almanya'nın en büyük ve en korkulan grubu oluyor. Kimse bulaşmıyor. Dertleri de kavga değil zaten, devletin savunmadığı haklarını savunmak. Herkesle anlaşıyorlar oturuyorlar...

Rap ve Müzik İşi

Amerikalılar, Almanya'ya gidince kültürlerini de götürüyor (bknz: İncirlik). Rap de bunun parçası. Zenciler köle iken ve baskı görürken, birleşip isyan ettikleri müzik rap oluyor. Boe B bunu öğreniyor, Killa Hakan da. Türkiye'ye geliyorlar 1990'lar sonu 2000'ler başı; Türkiye'de Müslüm, arabesk falan. Gösteriyorlar, "bu ne" deniyor. 

Türkler orada, baskıyı ve zulmü rap müzik ile anlatmaya başlıyor. Sokaktaki bir sürü kaos ve yasadışı işlerden de arınmak için müziğe yönleniyorlar. Killa Hakan, Massaka bunların en başında geliyor.

 

Takdit Ettiğim Bölümleri

Size birkaç materyal vereceğim, izleyin. Fakat yazını başında da anlattığım gibi bu adamlar hayatın kendisini öğreniyor. Bakın sizi geliştirecek şey, zorluklardır. Birlikte olmalı, birlikte hareket etmeyi öğreniyorlar. 

Bize bakın, biz millet miyiz? Gerçekten millet miyiz? Atalarıyla, ecdadıyla, tarihiyle gurur duyan topluluğuz fakat en basit mevzuda bile kutuplaşıyoruz. Farklı görüş, düşünce, inanış, giyim vs olsun istemiyoruz. Birbirimizi ve farklılıkları kucaklamıyoruz. Tarih, dil, kültüre sahip ÇIKMIYORUZ! Sokakta 10 tane Rus, 1 kişiyi dövüyor, posta koyuyor, ancak ayırıyoruz. Orada Ruslar "savaş isterseniz savaşırız" dediği an, 10 tanesini dümdüz etmek gerekir. Olay bundan ibaret.

Birlikte olmayı, birlikte hareket etmeyi, millet olmayı öğrenemediğimiz gibi; demokrasiyi de öğrenemedik. Sığınmacısı, turisti, vatandaşlık alanı fark etmez ben milyonlarca yabancıyı İSTEMİYORUM! Bu kadar basit. Bir bölgenin demografik yapısının değişmesini İSTEMİYORUM!

**

Konuya geri dönecek olursak; Emre Yücelen ile sohbetinde Massaka, büyük plak şirketlerinin şerefsizliklerine karşı yapılacakları anlatıyor. Diyor ki "biz her türlü ticarette bulunduk". Sorma der gibi söylüyor. Yani gayrımeşru dahil. Sokakta yaptığınız şeyler ya da resmî iş fark etmiyor, aynı mantık geçerli; pazar, üretim, dağıtım ağı, reklam... Aynı şeyler!

İnsanlar sokaktan geldiğinde, böyle zorluklar gördüğünde, sağlam şeyleri öğreniyor.

Tabii ki lafı oturduğu organla anlayanlar "ne yani sokakta gangster mi olalım" diyecek. Olmayacaksın kardeşim. Bütün gün oturup bilgisayarda takılma, dışarı çık, konuş, arkadaşlarınla buluş; dropshipping ve eticarete başla, kendini geliştir diyorum. 13-15 yaşlarında öğrenmeye başla, 18 yaşında kur. İnşallah üniversite masrafını kendin karşılarsın. Ev kiranı, belki araba alırsın. Hem üniversite bitirirsin hem ticaretin temellerini öğrenirsin.

Sonuç Olarak

Size göre iyi ve kötü, siyah ve beyaz kadar ayrı olabilir. Yaşım arttıkça, siyah ve beyaz sık sık birbirine karışıyor ve artık hayatı gri olarak görüyorum. Yin Yang gibi, kötülüğün içindeki iyiliği ve iyiliğin içindeki kötülüğün farkındayım. 

"Kötülüğünüzü istemeyen aileniz" yüzünden konfor alanınızdan çıkamayacaksınız. Ya da başınıza gelen kötü durumlar, ruhunuzu daraltan olaylar; gün sonunda sizi geliştirecek.

Suça asla bulaşmayın, yasa dışı işleri asla yapmayın!


Materyaller:

Killa Hakan 140 Journous (Massaka var, 36 Boys'u anlatıyor)

Massaka Emre Yücelen Sohbeti

Massaka PurpleHej

ViBio 36 Boys Çetesinin Doğuşu

36 Boys - Al Jazeera Türk Belgesel

TRT Belgesel - Harbi Gett, Killa Hakan


Buradan sonrası biraz daha eğlence içeri: 

Massaka Elraen full yayın

Massaka Poligon 







Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Bir Erkeğin Öğrenmesi Gereken 100 Şey - Sorumluluk Almayı Bilin!

Feminizm Maskülenizm: Toplumu Kim Neden Bu Hale Getirdi?

Mağduru Oynama! Hayatın Senin Elinde